28 Aralık 2007 Cuma

Evcik kedilerin tarihi

Dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi bir kedi melezleşecektir. Bu, onların ortak bir atanın soyundan gelen tek bir tür olduğu anlamına gelir. Bu ata büyük bir olasılıkla Afrika Vahşi Kedisi' (sağda)dir. Bu kıvrak, seyrek çizgili bir kedidir ve renk olarak evcil tekir kediye benzer.Kedinin evcilleştirilmesi Antik Mısır'da o bölgenin insanlarının Nil'in kenarına yerleşmesi ve toprağı işlemesiyle başladı. Mısır antik dünyanın tahıl yetiştiren en büyük alanı oldu. Hasat edilen ürünleri saklamak üzere devasa tahıl ambarları inşa edildi. Tabi ki bu durum fareleri, sıçanları ve diğer haşaratı kendine çekti, dolayısıyla da vahşi kedileri... İnsanlar, kedilerin, farelerle başetmeleri maksadıyla kediyi teşvik etmeye başladılar. Kediler, kemirgen populasyonunu kontrol etmede çiftçilere çok yardımcı oluyorlardı. Belli bir süreç sonunda vahşi kediler, yaklaşılabilir, nazlı ve nihayetinde bakılabilir hayvanlar oldular. Kediler kendilerine olan ilgiyi, sevgileri ve bağlılıklarıyla ödüllendirdiler. Bastet (Bast) Antik Mısırlılar, Tanrılar Tanrısı Ra ve Isis'in kızı kedi tanrı Bastet'e taparlardı. Bastet önceleri aslan başlı olarak ortaya çıkmış, daha sonraları kedi kafasına sahip olmuştur. Bast olarak da isimlendirilen tanrı, aşkın, doğurganlığın ve ayın tanrısıydı. Pek çok heykel bu tanrıya dik durmuş ayaklarının dibinde beş yavru kedi oynarken elinde de herşeyi gören kutsal gözün muskasını tutarken resmeder. O dönemin kadınları Bast'ı tasvir eden utchat amuleti taşıyarak onun gibi hamile kalmayı dilerlerdi. Kedilerin doğruluğu arayan güçleri olduğuna ve yaşam sonrasını görebildiklerine inanılırdı. Bu yüzden Bast bazen Doğruluk Leydi'si diye isimlendirilir ve mumyalama seremonilerinde ölüm sonrası yaşamın garantisi olarak kullanılırdı. Zaman içerisinde Mısırlılar kediye tapmaya başladılar. Rahipler, bir kediyi kasdi veya kazara öldürmenin cezasının ölüm olacağını beyan ettiler. Persler, Mısırlılarla olan savaşlarında, Mısırlıların kedilerini yücelttiklerini bildiklerinden canlı kedileri siper olarak kullandılar. Mısırlılar kedilerinin ölümleri üzerine derin bir yasa girdiler ve elemlerinin bir işareti olarak kaşlarını açtılar. Kediler ölümlerinden sonra mumyalandı ve kutsal yeraltı mezarlarında saklandı. Binlerce mumyalanmış kedi Mısır'da yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Antik Mısır'daki bu periyodu anlatan duvar resimleri ve diğer tasvirler kedilere küpe, kolye gibi mücevherlerle tapınıldığını gösterir. Kedinin kuyruğu her zaman düzgünce hayvanın sağ tarafına kıvrılır, bu da Mısır hiyelogrif hayvanlarının yüzün sağa dönük olarak resmetme geleneğini yansıtır. Kedileri besleme ve bakma geleneği zamanla Mısır'dan Orta Doğu ülkelerine sıçradı. Önce Hindistan ve bugünkü İran, daha sonra Çin ve Japonya, Yunanistan ve İtalya. Bu kültürlerin de kedilere çok büyük ilgi ve saygıyla bakmalarına rağmen, kedi hiçbir zaman Mısır'daki gibi tanrılık derecesine ulaşamadı. İnsanların ürettikleri vazo, metal para ve heykel gibi şeyler kedinin görünüşünü tasvir etti. Maalesef Ortaçağ boyunca kediler, istenmeyen gruplarla özdeşleştirildi. Orta Doğu'da çeşitli dinlerde tanrılaştırılan ve sevilen kedi ailesi, diğerlerinin gözünde şeytan haline geldi. Dini bağnazlar kediyi şeytani bir varlığa dönüştürdüler. Kedilerin, zehirleyici dişleri ve enfeksiyonlu nefesi olan ürkütücü güçlere sahip hayvanlar olduğu dedikoduları yayıldı. Bu dedikodulara onların gece yapılan alışkanlıkları, bağımsızlıkları ve genellikle erotik davranışları eklendi. Pek çok insan kedilerden korkar hale geldi.Kedilerin cadılara benzediğine inanıldı ve yine pek çok kişi cadıların kara kedi formuna girip geceleri sessizce dolaşarak, kendisini mağdur etmiş insanlardan intikam almayı arzuladığına inandı. Dedikodular büyüdükçe kedi mezhepleri şekillendi.İskandinav kökenli tanrı Freya'ya (Solda- Kahire Müzesi) tapınılması kediye yönelik dinsel ayinleri içeriyordu. Hristiyanlık ona tapınmayı da yasakladı ve Freya bir şeytan, kedi ise şeytanın görünüşü haline getirildi. Bu yüzden de kedilere işkence ve zulüm edilmeye başlandı. Bu periyotta, yüzlerce, binlerce kediye eziyet edildi, kediler kazıklara bağlanarak yakıldı, asıldı veya görüldüğü yerde öldürüldü. Kedi populasyonu %90 azaldı.Biz kediseverler yine de şanslıyız ki, siyah ölüm diye isimlendirilen periyotta kedilere zulüm etme bitti. Kedi populasyonu arttı ve onlar veba taşıyan fareleri öldürmeye başladılar. Fare öldüren kedi sayısındaki ani artışla kediler üzerindeki olumsuz imaj zinciri kırıldı ve ayrıca vebanın bittiğine inanıldı. Onların kıymetini anlayınca, insanoğlu kedigillere zulüm etmeye son verdi. Zaman geçtikçe kediler geliştiler ve evrim geçirerek bugün bildiğimiz pek çok tür ve renk çeşitliliğine sahip oldular. Orijinal Kedi Bugünkü kedi türleri arasında özellikle iki tanesi büyük olasılıkla orijinal evcil kedinin köklerini taşımaktadır. Bunlar Mısır Mau'su (solda) ve Habeş (Abyssinian)'(sağda)dir. İkisi de gerek kafa biçimleriyle, gerekse vücut yapılarıyla Antik Mısır Tapınaklarının duvar resimlerinde görülen Afrika Vahşi Kedisini andırırlar. Kedi Kelimesinin Kökeni Kedinin Mısır ve Kuzey Afrika'da ortaya çıkmasının kanıtı başlıbaşına isminin kendisidir. Kedi kelimesi ilk kulanımı Kuzey Afrika'daki yerli kabilelerde görülen Arapça kelime 'quttah' kelimesidir. Kedi kelimesi neredeyse tüm Avrupa ülkelerinde birbirine benzer varyasyonlarda kullanılır. İngilizlerin kedileri 'puss' veya 'pussy' olarak da adlandırmaları Mısır'da kedi tanrısı olan Pasht'in bir varyasyonudur. Kedi Türkçe'deki genel kullanımdır ve İngilizce'deki 'kitty' kelimesi buradan gelir.

Hiç yorum yok: